Makaleler
GENÇLERLE BAŞBAŞA

Ord. Prof. Dr. Ali Fuad Başgil, bir taraftan ilim ve irfan kürsülerinde hizmet edip öğrenci yetiştirirken, bir taraftan da pek çok uluslararası kongrede memleketini temsil etmiştir. Ülkede yaşanan problemlerin farkında olan ve memleketin kurtuluşunu gençlerde gören Ali Fuad Başgil, gençleri çıkacakları bu debdebeli hayat yolundaki tehlikelere karşı uyarmak ve kendi hayat tecrübelerini gençlerle paylaşmak için “Gençlerle Başbaşa” isimli kitabını kaleme almıştır. Her bir cümlesi bir tavsiye niteliğinde olan bu kitabın günümüz gençlerinin en çok ihtiyaç duyduğu “Muvaffakiyet ve Muvaffakiyetin Düşmanları” adlı bölümünden alıntılar yapılmıştır:

 

*Çalış, genç arkadaşım çalış!

  Nâmerde muhtaç olmak, ölmekten beterdir.

 

MUVAFFAK OLMA YOLUNUN TEHLİKELERİ VE DÜŞMANLARI

        Yetişme ve muvaffak olma yolunun genç yolcusu! Bil ki tuttuğun yolda birçok tehlikeli geçitlerin ve yol kesen düşmanların vardır. Gerçi bunlara yalnız sen değil, hayat yolunun her yolcusu rastlayabilir. Fakat bu düşmanlar, senin gibi hayatın henüz eşiğindeki tecrübesiz masumlara musallat olmayı çok sever. Senin bunlarla pençeleşecek ve bu düşmanları alt edecek silahın yok değildir. Elverir ki, sen bu silahları kullanabilesin. Kullanmayı bilmez de bir defa alt olursan, bir daha belini kolayca doğrultamazsın. Müsaade et sana, evvelâ, yolunu bekleyen düşmanları ve rastlayacağın tehlikeleri göstereyim.

 

1)   Muvaffakiyetin İlk Düşmanı TEMBELLİKTİR!

 

Muvaffak olma yolunda senin ilk büyük düşmanın tembelliktir. Zira öteden beri denilegeldiği gibi “insan tembel bir hayvandır”. Tembellik insanın karşısına çıkıp da mertçe savaşan bir düşman değildir. Bilakis, eski peri hikâyelerindeki kahramanlar gibi, şekilden şekle girerek ve bin bir hile kullanarak alt etmeye çalışan bir namerttir. Herkesin mizacına göre tavır alır ve konuşur. O mesleksiz aktör gibi daima rol değiştirir. Bazen en meşru bir mazeret kılığına girer, hasta olur, yorgun düşer ve herkesi haline acındırır. Bazen tatlı dille konuşur ve gönül çeler. Onun kandırıcı bir felsefesi ve safsata ilmeklerinden örülmüş bir edebiyatı vardır. Eğer tembel isen ve tembelliğin uzvî bir hastalıktan ileri gelmiyor da ruhî bir gevşeklik, uyuşukluk, üşengeçlik, hoppalık ve havailik şeklinde ise iradeni kullanmak suretiyle muvaffakiyetin bu düşmanının yenebilirsin. Eğer bedenî bir arızan varsa bunun ilacını hekimler bilir.

 

2)   Muvaffakiyetin Bir Diğer Düşmanı KÖTÜ ARKADAŞTIR!

 

Genç dostum! Gittiğin yolda ikinci bir tehlikeli düşman da kötü arkadaştır. Arkadaşın kötüsü, emin ol ki, bir gencin başına gelebilecek kötülüklerden en kötüsüdür. Ve her kötülük gibi o da sinsi ve maskelidir. Tembellik senin içindedir ve sana senin ağzınla konuşur. Arkadaşın kötüsü ise, sana kendi ağzını kullanır ve tembellikten daha çabuk kendine bağlar. Zaten tembelliğin işi asma, hoppalığa ve züppeliğe düşme şekli ekseriye kötü arkadaş telkinleriyle başlar. Ve zaman ile itiyat halini alarak içimizde yerleşir.

Arkadaşın kötüsü çalışanlardan rahatsız olur, muvaffak olmayı hiçimsemek ve alaya almak suretiyle intikam alır. Sözleri ile ve yaşayış tarzı ile manevi enerjini kırar ve sende haince bir ruh î gevşeklik yaratır. Hele tembellikle arkadaşın kötüsü birleşir de yakana ikisi birden yapışırsa, her biri bir ömre yeten bu iki düşmandan kendini kurtarman çok güçtür.

Sözlerime kulak ver! Arkadaş olacağın kimse de arayacağın şart çalışkanlık, dürüstlük ve iyilikseverlik olsun. Bu meziyetlerle bezenmiş bir insan, diğer bütün iyi vasıflara da haiz demektir.

 

3)   Muvaffakiyetin Bir Düşmanı da KÖTÜ ÖRNEKLERDİR!

 

Muvaffakiyet yolunda senin bir düşmanın daha var ki, bu da kötü örneklerdir. Bunlar takıp takıştırmakla, kiminin ayağına çelme çakmak, kiminin gözüne kül atmakla servete; mevki ve şöhrete kavuşmuş; ehliyet ve liyakatlerinin üstündeki yerlere oturmuş; insan kılığındaki hayvanlar ve parazitlerdir. Her yerde senin tecrübesiz ve masum gözlerine çarpan da bunlar oluyor. Karınca sabrı ile çalışıp kazanılmaktaki emsalsiz hayatın tadını maalesef bunlar kaçırıyor.

 

Her kötülük gibi, kötü örneklerin de içlerindeki kötülüğünü kusan, zehirli bir lisanı ve felsefesi vardır. Bu felsefenin mihveri “ego centrisme” denilen sırf kendini düşünürlük ve kendini bütün varlıkların merkezi halinde ve her şeyin üstünde görürlüktür.  Sakın bunları hayatın içinde rehber alma. Şarlatanlığın ve parazitlerin debdebeli hayatından gözlerin kamaşıp da sakın namuslu çalışmanın emin neticesinden şüpheye düşme ve manevi kuvvetini kırma. İstikbalini karanlık bir tesadüfün cilvesine terk etme. Entrikacı ve kombinezoncu zekâ kartondan köşküne imrenme. Ve bil ki hayatta insan olan insana yaraşan yol, doğruluk ve namusluluk yoludur.

Namusluluk, insan vicdanı ile baş başa kaldığı zaman ona verecek utandırıcı hesabı olmamak demektir. Bu ise, emin ol ki, mesut olmanın ve iç huzuru ile yaşamanın ilk ve en zarurî şartıdır.

***

Dediğim gibi senin elinde bütün bu düşmanlara karşı koyacak iki silahın var: İradeli olmak ve çalışmak! Şu halde, mesele, iradeyi terbiye edip iyiliğin hizmetinde kullanmakta ve çalışmayı verimlendirmenin yolunu ve usulünü bilmektir. Bence senin her şeyden evvel muhtaç olduğun bilgi budur!

                                                       Ord. Prof. Dr. Ali Fuad BAŞGİL