Makaleler
İSTİKLÂL MARŞI İÇİN BİR AÇIKLAMA DENEMESİ

İstiklal Marşımız bizim manevî tarihimizdir Geleceğimizin aynası ve milletimizin iman ve ahlâk   temel esaslarının bir özüdür.

Büyük Âkif, milletinin ruhunu okumuş ve onu sanki taşa kazırcasına yazarak, bir anıt gibi gözler önüne dikmiştir.

Türk milletinin, geçmişte olduğu gibi, geleceğindeki, inanç ve hareket programı da bu şiirin mısralarında, değişmez şekilde tespit edilmiştir.

Yapmaya çalıştığımız bu açıklama, muhakkak ki çok daha güzel olabilir ve olmalıdır. Her kelimenin yerine daha uygunu ve her cümlenin yerine daha düzgünü bulunabilir Bizler, hepimiz «İstiklâl Marşı çocukları»yız. Bütün kardeşlerimin bu çalışmamızı bir müsvedde» kabul ederek onu tashih edip tamamlamalarını diliyorum.

 

 

                                                           İSTİKLAL MARŞI

                                            

                                                    -- Kahraman Ordumuza —

 

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.

O benim. milletimin yıldızıdır, parlayacak;

O benimdir, o benim milletimindir ancak.

 

Ey milletim! Üzülme, endişe etme, meraklanma... Üzerimizde şafaklar içinde dalgalanan al bayrağımız yerinden inmeyecek ve milletimiz esir düşmeyecektir. En son yurttaşımız ölünceye kadar bayrağımızı yukarıda  tutmaya ve istiklâl için savaşmaya devam edeceğiz. Bayrağımız, milletimizin şeref ve saadetinin  yıldızıdır... Benim milletim her zaman o şeref ve yücelik içinde yaşayacak ve yalnız bizim olan bayrak, daima göklerimizde parlayacaktır.

 

Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl!

Kahraman ırkıma bir gül... Ne bu şiddet, bu celâl?

Sana, olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl;

Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl.

 

 

Ey hilâl kaşlı güzel bayrağım! Sana kurban olayım, ne olur bana darılma... Neden bize böyle kızmış gibi, azarlar gibi bakıyorsun?... Seni gökten indirmelerine  izin vereceğiz, seni düşman ellerine bırakacağız mı sandın? Hayır! Benim kahraman milletim; senin sevgine ve güler yüzüne lâyıktır. Bu millet hür yaşamak ve seni hür yaşatmak için çok kan döktü ve şu anda dökmektedir. Bize kaş çatar, senin için yaptığımız fedakârlıkları  takdir etmezsen; dökülen kanlarımız sana helâl olmaz. Benim milletini, Allah’a inanır, O’ndan başkasını Tanrı tanımaz. Böyle inanan ve hürriyeti için kan döken millet, elbette istiklâline kavuşacaktır.

 

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!

Kükremiş. sel gibiyim: Bendimi çiğner, aşarım;

Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.

 

Ben yaratıldığı günden beri hür yaşamış bir milletim. Başka bir milletin beni esir edeceğim hayal edebilmesi için ancak aklını kaçırmış olması gerekir. Çünkü ben, şimdiye kadar hiç esir olmadım… İstiklâlimi elimden almaya kalkışan olursa kükremiş bir sel gibi coşarım. Etrafımı çevirmek isteyen setleri yıkar aşarım. Beni dağlarla çevirmek isteseler, dağları yırtarım. Enginlere hapsetmeye kalksalar, sığmam, taşarım. Beni sarılmaya çevrilmeye hapsedilmeye sınırlanmaya dayanamam. Yaşarsam hür yaşarım.

 

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar

Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddım var.

Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı  boğar,

“Medeniyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?

 

 Batı orduları çelikten bir duvar gibi, tankları ve topları ile üzerimize yürüyorlarsa, ne olmuş! Böyle şeyler bizi korkutmaz. Ben onların karşısına  hepsinden üstün bir silah ile çıkıyorum: Bu si1ah  benim iman dolu göğsümdür! Onların gürültüleri, homurtuları, ulumaları seni ürkütmesin! Medeniyet maskesi altında zayıfları ezen, insanları öldüren, sömüren bu yaşlı canavar, böyle gerçek ve kuvvetli bir m sahiplerini mağlup edemez!..

 

Arkadaş! Yurduma alçak uğratma sakın;

Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.

Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın...

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

 

“Arkadaş! Alçakların yurdumuza girmesine sakin izin verme! Onların vahşi hücumlarına karşı dur! Onlarla ölünceye kadar savaş... Böyle yaparsan Allah çok yakın zamanda zafer nasip edecektir Çünkü Allah, sabreden ve korkmadan savaşan mü’minlere zafer vereceğini Kur an da va’d etmektedir

 

 

 

 

 

Bastığın yerleri «toprak! » diyerek geçme, tanı!

Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı;

Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:

Verme, dünyaları. alsan da, bu cennet vatanı.

 

 

Şu üzerinde yaşadığın vatan, bu topraklar, öyle önem verilmeden basılıp geçilecek yerler değildir. Bu toprakların altında, onun yolunda can vermiş yatan binlerce şehid var. Onları unutma!.. Sen de o şehidler den birinin oğlusun. Vatanına gereken değeri vermez, onu korumazsan; şehid atalarını üzersin. Bu cennet vatanı, her ne pahasına olursa olsun korumalı. onu hiçbir şeyle değişmemelisin.

 

 

 

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda.?

Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!

Canı  cânânı. bütün varımı alsında  da Hudâ,

Etmesin tek vatanımdan  beni dünyada. cüdâ.

 

 

Ben de neler söylemekteyim? İçimizde bu cennet vatanın uğruna  canını feda etmeyecek kim var?... Öyle bir kişi bile yok! Şimdiye  kadar bu güzel vatan uğruna o kadar çok yiğit canını seve seve  verdi ki, toprağı sıksan, sanki bu şehidlerin kanı damlayacak gibi dır... Allah bizi sevgili vatanımızdan ayırmasın!.. Canımızı verebilir, sevdiklerimizin acısına katlanabilir, her şeyimizi kaybedebiliriz; fakat vatan mahrumluğuna dayanamayız

 

Ruhumun senden İlâhi şudur ancak emeli:

Değmesin ma’bedimin göğsüne namahrem eli;

Bu ezanlar -ki şahâdetleri dinin temeli -

Ebedi, yurdumun üstünde benim inlemeli.

 

 Yârabbi! Senin yolunda bu vatan için ölen şehidlerin ruhları, yüce katından, sadece şunu diliyorlar:Vatanıma düşmanlar girmesin, câmilerime yabancılar el sürmesin ve şehâdetleri benim dinimin temeli olan ezanlar, yurdumun üzerinde sonsuza kadar okunmaya devam etsin!... Vatanım ve milletim kıyamete kadar hür ve Müslüman olarak yaşasın...

 

 

 

 

O zaman vecd ile bin secde eder - varsa - taşım;

Her cerihamdan, İlâhi, boşanıp kanlı yaşım,

Fışkırır ruh-ı mücerred  gibi yerden na’şım!

O zaman yükselerek Arş’a değer, belki, başım.

 

 

 Bu dileklerim olur, vatanım hür ve milletim mü’min yaşamaya devam ederse.,. İşte o zaman, öldüğüme sevinirim ve eğer varsa, mezar taşını da coşkunluklar içinde secdeye kapanır. Sevinç göz yaşlarım, savaşta aldığım yaralardan boşanır ve cisimsiz bir ruh gibi, cesedim göğe yükselerek, sevinçle başım göğün en yüce katına erişir.

 

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!

Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl

Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:

Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;

Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl.

 

Ey şanlı bayrağım! İşte kahraman milletim canını verdi, dinini, vatanını ve istiklâlini kurtardı ve işte göklerden indirtmedi.. İşte düşman vatanımıza ,giremedi ve işte ezanlar yurdumun her yerinde okunmaktadır! O halde, sen de artık şafaklar gibi al renge, göklerimde hür ve mes’ud olarak dalgalan!... Artık dökülen kanlarımız sana helal olsun! Sana ve milletime artık esirlik ve ölüm yok! Daima hur yaşamış olan bayrağıma hür olmak ve Allah’a tapan, haktan ayrılmayan milletim için istiklâl, artık hiç vazgeçilmeyecek, ebedi bir haktır.

 

 

 

Kaynak: Mehmet Âkif Hakkında Araştırmalar I, M. Ertuğrul DÜZDAĞ, syf:132-137, İFAV Yayınları, İstanbul 2000