Makaleler
DEDEM(İZ) KORKUD VE BOYLARI [HİKÂYELERİ]

DEDEM(İZ) KORKUD VE BOYLARI [HİKÂYELERİ]

 

Hazreti Resul (a.s.) zamanına yakın Bayat boyundan Korkud Ata adında bir er koptu [çıktı]. Oğuz’un o kişi tamam bilicisiydi, ne derse olurdu, gaipten türlü haber söylerdi. İlham-ı Rabbaniyle neçe sözler söylerdi.

Korkud Ata eyitti [söyledi] : ‘ Ahır zamanda hanlık geri [tekrar] Kayı’ya değe [değecek]. Kimse ellerinden alamaya, ahır zaman olup kıyamet kopuncaya kadar.’ Bu dediği Âli Osman neslidir, işte sürüp gidiyor.

Korkud Ata oğuz kavminin müşkülünü hallederdi [çözerdi]. Her ne iş olursa olsun Korkut Ata’ya danışırlar ve her ne buyursa eksiksiz tamam ederlerdi.

Bir gün Dede Korkut Oğuz beylerine soy soylamış[manzum söylemiş] nasihat eylemiş, görelim imdi Hanım ne demiş:

 

Allah Allah demeyince işler onmaz [olmaz].

Kadir Tanrı vermeyince er bayımaz [zengin olmaz].

Ezelden [Önceden] yazılmasa kul başına kaza gelmez.

Ecel vade ermeyince kimse ölmez.

Ölen âdem dirilmez

Çıkan can geri gelmez.

Bir yiğidin Karadağ yumrusunca malı olsa

yığar derer, talep eyler,

nasibinden artığını yiye bilmez [yiyemez].

Kara eşek başına uyan [yular] vursan katır olmaz.

Yapa yapa [Lapa lapa] karlar yağsa yaza kalmaz.

Eski pamuk bez olmaz karı [eski] düşman dost olmaz.

Kara Polat [çelik] üz [yağlı] kılıcı çalmayınca garim [rakip] dönmez.

Er malına kıymayınca adı çıkmaz.

Kız anadan görmeyince öğüt almaz.

Oğul dahi n’eylesin, baba ölüp mal kalmasa?

Baba malından ne fayda başta devlet [kısmet] olmasa?

Devletsizin [Kısmetsizin] şerrinden Allah saklasın, Hanım, sizi!

 

Dedem Korkud  Kitabı’ nın elde iki yazması vardır:

 Birincisi; Almanya’nın Dresden şehrine, muhtemelen Tokat Niksar’dan götürülen, 1585 yılından kalma yazmadır ve adı Kitâb-ı Dedem Korkud ‘alâ  lisân-ı Tâife-i Oğuzân’dır. İçerisinde on iki hikaye bulunmaktadır.

 İkincisi;1549 yılından kalan Vatikan kütüphanesinde (Turco 102/2) bulunan altı hikâyelik yazmadır. Bu yazmanın adı ise Hikâyet-i Oğuz-nâme-i Kazân Beg ve Ğayrı’dır.

Eser ilk olarak Kilisli Muallim Rifat tarafından 1916 yılında yayımlanmıştır.1997’de Aşgabat’ta kiril harfleriyle 2001’de ise İstanbul’da Latin harfleriyle metin olarak neşredilmiştir.

Destanların yazıya geçiriliş zamanı 15.yy. yeri ise Akkoyunlu Devleti’nin hüküm sürdüğü Erzurum Kars dolayları kabul edilmektedir. Destanların 6 ile 8. yüzyıllar arasında ortaya çıktığı tahmin edilmektedir.

Destanların anlatıcısı Korkut Ata, Bayat boyundan Kara Hoca’nın oğlu keramet sahibi bir ulu zattır. 295 yıl yaşamıştır. Oğuz hükümdarları silsilesinde onuncu hükümdar olan Kayı İnal Han’ın baş müşaviri olarak ortaya çıkan Korkut Ata’nın, Kayı İnal Han’dan sonra onuncu hükümdar olan Kanlı Yevkuy’un da bütün hükümdarlığı boyunca müşavirlik yaptığı görülür. Böylece Hz Muhammed (a.s.) ‘in çağdaşı olduğu sonucuna varılmaktadır. Dede Korkud’un aslında Müslüman olmadığı ve destanların İslamlıktan önceki devre ait olduğunu iddia edenlere destanlardaki İslam izlerini de bir tarafa bırakarak metinlerdeki Korkud Ata’nın soylarından [manzumelerinden] birkaç satır hatırlatmak yeterli olcaktır düşüncesindeyim.

Ağız açıp över olsam

üstümüzde Tanrı görklü [güzel].

Tanrı dostu, din server i [başbuğu]

Muhammed Mustafa görklü [yahşi, güzel]

Muhammed’in sağ yanında namaz kılan

Ebu Bekr-i Sıdık görklü

Yazılıp düzülüp gökten indi

Tanrı ilmi Kur’an görklü

Ahır sıpara [En sondaki cüz] başıdır, Amme görklü

Hecesinleyin [Hecesiyle] okunsa Yasin görklü

diye sürüp gitmekte. Peygamberi; Muhammed Mustafa’yı (a.s.), onun en sadık dostu Ebu Bekr-i Sıdık’ı, Kur’an’ı Amme’yi, Yasin’i soylarında zikreden Korkud Ata’nın değil Müslüman olmadığını düşünmek Efendimiz’in sohbetinde bulunma şerefine nail olmuş ashabından bir ulu zat olduğu tezi üzerine kafa yorarak buna delil aramanın daha mantıklı olduğu kanısındayım. 

 

Dede Korkut destanları, Türk dilinin ve edebiyatının, Türklerin örf ve adetlerinin, Türk ahlak ve törelerinin, inançlarının, kahramanlıklarının, kısacası su katılmamış Türk hayatının olduğu gibi verildiği bir eserdir. Bu destanların biz Türkler için önemi de işte bu noktadan kaynaklanır ki Kitab-ı Dedem Korkud’un yazarı Türk milletinin ta kendisidir. Türk milletinin tarihini Dede Korkud’dan binlerce yıl geriye götürebiliriz. Ancak bu milleti ve bu milleti yaratan değerleri anlamak adına en iptidaî noktaya doğru hareket etmek istesek yolumuzun Kitab-ı Dedem Korkud’a çıkacağı tahmininde bulunsak yanlış bir yapmamış oluruz diye düşünmekteyim. Çünkü bu millete asıl kimliğini veren İslam’ın ilk izlerine bu destanlarda rastlamaktayız.

 

 Vazifesi milletimizin dinini, dilini, tarihini, örf ve âdetini, san’atını bilerek özlediğimiz o mükemmel kültürü elde etmek olan biz Müslüman Türk evlatlarının bu hazinelere sahip çıkarak onları koruyup kollaması ve yükseltmek için elinden gelenin de fazlasını yapmaya çalışması gerekmektedir. Zamanında bir fermanıyla bütün dünyayı dize getiren padişahlara, bu dünyayı bir padişaha çok olsa bile iki padişaha az gören bir devlet anlayışına sahip olan bir millet için bu ve bunun gibi zenginliklerinin İtalya, İngiltere, Fransa, A.B.D gibi devletlerin kütüphanelerinde, müzelerinde olması ve tarihi hakkında en ufak bir bilgi için yabancı araştırmacıların söylediklerine muhtaç kalması kadar acı verici bir şey olamaz. İşte bu yüzden değerlerimizi iyi bilmeli, araştırıp öğrenmeli ve gelecek nesillere öğretmeliyiz.Yapmamız gereken bir sözüyle bütün istediklerinin önüne serilmesini sağlayacak irade ve idareye sahip bir devlet uğrunda çalışmak, çalışmak,çalışmaktır. Allah yâr ve yardımcımız olsun…

 

 

 

 

Kaynakça:

1. GÖKYAY Orhan Şaik, Dede Korkud Hikayeleri, Dergâh yay., İst. 1976

2. KAÇALİN Mustafa Sinan, Kazan Bey Oğuz-nâmesi, Kitabevi yay., İst. 2006

3. KAÇALİN Mustafa Sinan, Dedem Korkudun Kitabı, Kitabevi yay., İst. 2006

                                                                                             

 

Salih ÖZÇELİK